Her İstanbullunun derdine
derman olmaya çalışıyorlar. Özel
hayatlarından fedakarlıkta bulunmaktan bile
kaçınmıyorlar. Çünkü zabıta,
İstanbul’da farklı bir anlayışın sağlam
temellerine atıyor. İşportacı kovalayan
imajını çoktan tarihe hediye etmiş durumda.
Planlı şehirleşmeden trafiğe, tüketici
haklarının korunmasından kimsesizlere sahip
çıkılmasına kadar birçok konuda aktif olarak
İstanbullunun hizmetinde. Tüm bunları yerine
getirmek zor... Ama zabıtanın işi zoru
başarmak... Tarihi misyonuna sahip çıkmak...
Zabıta her gün
yüzlerce olayla karşılaşıyor dedik ya,
karşılaştığı her olay aslında insanı
yürekten dağlayan bir öykü. Öyle öyküler
var ki bunların arasında, hani derler ya
yazılsa roman olur. İşte bunlardan yalnızca
biri:
Bir Cuma günü...
Yer, zabıtanın tüketici bürosu...denetim
ekibi şikayetler doğrultusunda tüketicinin
eksik, yanlış, yanıltıcı etikete karşı
korunması için denetimde; büroda ise halkla
ilişkiler ekibi telefonla ve yüzyüze
İstanbul’u dinliyordu. Tam salâ vakti bir
genç belirdi kapıda. Madde bağımlısı
genç” Sen en iyisi Zabıtaya git. Onlar
mutlaka sana yardım ederler..” dediler
diyor . haykıracak gücü bile kalmamış halde
yardıma muhtaç olduğunu anlatmaya
çalışarak.
“Adım
Kadir” dedi genç ve “Bakmayın siz
benim damarlarımda dolaşan tiner zerreleri
yüzünden önüme düşen başıma... aslında
annem beni Kadir gecesi doğurmuş” diye
bitkin ve yorgun devam etti derdini anlatmaya:
“Gitmediğim
yer kalmadı... yetiştirme yurdunun kapıları
yüzüme kapanalı beri sokaklardayım. Sokak
çocukları için kurulan dernek de yuva olamadı
bana... Uyuşturucuyla mücadele eden AMATEM’in
yetkilileri de artık git başının çaresine
bak diyor. Lütfen yardım edin bana.”
Zabıta Tüketici
Bürosunun yetkilileri aslında bu işin onlardan
sorulmadığını anlattılar mı, yada
damarlarındaki tinerin sarhoşluğuyla ve iflas
etmeye yüz tutan mide bulantısı içinde
anlatılanları Kadir anladı mı bilinmez...
Birara bürodaki
sehpanın üzerinde bulunan Zabıta Dergisine
takıldı Kadir’in gözü. Derginin Sokak
Çocukları özel sayısının kapağındaki
resmi işaret ederek. “Bakın bu resimdeki
arkadaşım gibi daha bilmediğiniz kimler var...
çözümler bir yere kadar, biz yine
sokaklardayız. Ama ben, kapılar bir bir
yüzüme kapansa da kararlıyım... atmak
istiyorum damarlarımdan bu tiner belasını.. Ne
olur yardım edin.”
Yardım edilse ne
olurdu ki...
İlk durak,
Büyükşehir Belediyesi’nin Şehzadebaşı
Tıp Merkezi oldu. İlk kontrolden sonra Kadir en
yakında bulunan Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf
Gureba Hastanesi’ne götürüldü.
Bundan sonraki
gelişmeleri hastanenin doktor raporundan
öğreniyoruz:
“Kadir.....
Vakıf Gureba Hastanesi Psikiyatri Servisi’nde
karışık madde bağımlısı olarak takip
edilmektedir. Hastanın sosyal desteği
Büyükşehir Belediyesi Zabıta Tüketici
Bürosu tarafından karşılanmaktadır.”
Bu bir
başlangıç, bir adım. Değerlerimizin kadrini
bilmek adına, Kadirlerin tükenmemesi adına
atılan bir adım... Zabıtanın yapabileceği
bu, ya esas sorumlular nerede? Onlar kırmızı
kar yağdığında mı uyanacaklar uykularından.
Esas sorumlulara Kadir’in mektubundaki bir
cümleyi hatırlatmak istiyoruz, belki bu ifade
onları uyandırır. Kim bilir, belki de onlar
hâlâ pişkin pişkin “Sokak çocukları da
nereden çıktı? Bu çocuklar olmasa, ne güzel
yürütürüz sosyal hizmet faaliyetlerimizi” diyeceklerdir.
Belki yeni bir sokak çocuğu faciasına kadar
kulaklarını tıkamaya devam edeceklerdir.
Onları bu çocuklar adına ikaz ediyoruz.: Baylar,
bayanlar... Ya vazifenizi yapınız, yada makam
işgalciliği yapmayınız.
Evet son söz
Kadir’in: Bizi kendi çocukları gibi
görmeyenler çocuklarının yarınından emin
olmasınlar.
Zabıtanın
görünmeyen yüzü

Zabıtaları
televizyon ekranlarında yada yazılı basında
izlerken genellikle konu hep yıkım olur.
Çoğunlukla zabıtayı hazine arazisi üzerine
yapılan gecekonduları veya ruhsatsız
yapıları yıkarken, bize sunulan
görüntüleriyle izleriz. Çoğu kez de bu
görüntüler yüreklerimizi sızlatır. Çünkü
birçok ev yıkılmakta, çoluk çocuk bir çok
aile dışarıda kalmaktadır. Kadınlar
ağlaşmakta, çocuklar ifadesiz bakışlarla
kalabalıkları süzmekte, erkekler ise ya
yıkama gelen ekibe saldırmakta yada bina
çatılarında kendilerini yakmakla tehdit
etmektedir zabıtayı.
Bu görüntüler
vicdanlarımızı rahatsız eder, ama hiç şunu
düşünmeyiz: Bu gecekondular durduk yerde
yıkılmıyorlar. Birileri memleketinden kalkıp
gelmiş ya kendisi hazine arazisini işgal etmiş
yada arazi mafyasından satın aldığı hazine
arazisini sahiplenmiştir. Burada bir
haksızlık, bir gasp vardır. Daha da önemlisi
çarpık ve plansız kentleşmenin kendisi
vardır. Şehrin yaşanılabilir bir yer
olmasından sorumlu olan belediye ise buna izin
veremez ve kolluk kuvvetini işgali önlemek
için gönderir.
Aslında zabıta,
gecekondu yıkımına giderken kendisi de
yıkılır. Orada zor kullanmak zabıtanın
düşündüğü en son şeydir. İnsanlara
yardımcı olmak için elinden geleni yapar.
Zabıta, elindeki
üç-beş kuruşu da gecekondusuna
yatıran insanların daha fazla zarar
görmemesi için onlara yardımcı olur,
gecekondunun kiremitlerini zarar vermeden
söker, eşyaları düzenlice dışarıya
çıkartır. Evin kedisinin bile zarar
görmemesi için çabalar. Yıkımdan
irkilmiş kadınları, erkekleri teskin
eder, hiçbir şeyden haberi olmayan
bebekleri kucağına basar. Çünkü
gecekonduda yaşayanları en iyi
anlayacak olan zabıtadır. Çünkü
zabıta bir insandır, onun da bir kalbi
vardır. |

|
Belediye
yargıdan destek istiyor
LPG yine gündemde... Bu kez
Eminönü Mısır Çarşısı’nda 7
kişinin ölümü ve birçok kişinin
yaralanmasına yol açan patlamayla
gündemde... Bu patlamada gösterdi ki,
günlük hayatımızın ayrılmaz bir
parçası haline gelen tüp gazlar,
doğru ve bilinçli bir şekilde
kullanılmazsa yüzlerce insanın
hayatına çöreklenen bir karabasana
dönüşebiliyor. |

|
Özellikle
LPG’nin otomobillerde de kullanılmaya
başlandığı günümüzde doğru ve kurallara
uygun kullanım için Zabıta Dergisi olarak,
birçok haber yayınlanmış ve ruhsatsız olarak
LPG ticareti yapanların önlenmesi için alınan
tedbirleri sizlere ulaştırmıştık. Ayrıca,
LPG ticareti yapmak isteyenleri de bu konuda
uyarmış, yasalara ve yönetmeliklere uygun
faaliyet göstermelerini önermiştik.
Ancak, son
günlerde yaşanan gerçekler bize iki şeyi
açıkça gösterdi. Bir, insanlarımızın para
kazanma hırsı herşeyin, hatta insanın
hayatının bile önünde. İki, belediyeler bu
konuda da bir bölünmüşlük, bir yetki
kargaşası var. Büyükşehir Belediyesi Kontrol
Daire Başkanı Selami Uzun, ilçe belediyelerin
LPG denetimlerini arttırmalarını gerektiğine
dikkat çekerek, “Tüplerin perakende
olarak satıldığı işyerleri, ilçe
belediyeler tarafından denetleniyor, bu gibi
işyerlerin ruhsatı da onlar tarafından
veriliyor. Büyükşehir Belediyesi, sadece tüp
depolarını kontrol ediyor. Biz, görev
alanımıza giren tüp depoları konusunda bir
çalışma yaptık ve depoları insanların
yoğun olarak bulunduğu meskun mahallerden
çıkarttık” diyor.
Selami Uzun,
Büyükşehir Belediyesi olarak, LPG otogaz
istasyonlarının kendi görev alanlarına
girdiğine işaret ederek, bu konuda da kurallara
uymayan hiçbir LPG otogaz dolum istasyonuna
ruhsat vermedikleri söylüyor. Uzun, “Gelişi
güzel mahalle aralarına, sokak
içlerine kurulan dolum istasyonlarını
kapatıyoruz. Zaten bunlar ruhsatsız olarak
faaliyet gösterdikleri için pompalarını
söküyoruz. O işyerini tasfiye etmedikleri,
oradan kaldırmadıkları sürece de
pompalarını iade etmiyoruz” şeklinde
konuşuyor.
İstanbul’da çeşitli
yerlerde faaliyet gösteren LPG ve otogaz
dolum istasyonlarından 116’sını
“LPG İkmal İstasyonları
Yönetmeliği”ne uygun olmadığı
için kapattıklarına dikkat çekerek,
sadece 19 istasyona yönetmelik
esaslarına uygun faaliyete geçmesi
için süre tanıdıklarını belirtiyor.
İstanbul genelinde yönetmeliğe uygun
olarak faaliyet gösteren 500’ün
üzerindeki akaryakıt istasyonundan
35’ine de LPG ve otogaz dolum istasyonu
kurmaları için izin verdiklerini
söylüyor. Bu arada Yetkililer benzin
istasyonları konusunda yargıdan
yeterince destek göremediklerine dikkat
çekerek,” Yönetmelik esaslarına
uygun olarak konut dışı alanlarda
faaliyet göstermediklerini tespit
ettiğimiz istasyonları kapatıyoruz,
mühürlüyoruz. Ancak, bu istasyonların
sahibi hemen mahkemeye müracaat ederek
yürütmeyi durdurma kararı alıyor ve
faaliyetlerine devam ediyor.
|

|
Mesela, biz
Fatih’te Kuriş Garajı, Küçükali Garajı ve
Ulaşan Garajı’nda faaliyetlerini sürdüren
istasyonları konut olarak kullanılan yerlerin
altlarında bulundukları için mühürledik.
Ruhsat ve
Denetim Müdürlüğümüz buraları kapattı.
Ancak, sözkonusu yerler mahkeme kararıyla
faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bazı
bölgelerde mühürlediğimiz yerlerden
mühürlerimizi sökenleri Cumhuriyet
Savcılığına havale ediyoruz. Ancak, burada
ikili bir uygulama ortaya çıkıyor. Kimi
ilçelerde hakimler, mühürü sökenlere hapis
cezası verirken, kimi yerlerde de cezaya
çarptırıldıklarını duymuyoruz. Bu ise
mühürleme işlemini vatandaşın gözünde
değersiz hale getiriyor. Sonuç olarak şunu
söylemek istiyorum, İstanbul’da daha büyük
faciaların önüne geçmek istiyorsak, ilçe
belediye ile Büyükşehir Belediyesi arasındaki
kanunlardan ve yönetmeliklerden kaynaklanan
ikiliği ortadan kaldırmalıyız. Ayrıca,
mahkemelerimiz de böylesi önemli konularda
caydırıcı cezalar vererek, bize yardımcı
olmalılar” diyor.
Bu arada,
İstanbul Otomobilciler Esnaf Odası Başkan
Vekili Mustafa Silahlıyürek, de, LPG kullanan
otomobiller daha önce kaçak dolum yapıldığı
için tehlike saçtıklarına dikkat çekerek,
“Ancak son iki yıldır LPG gaz dolum
istasyonlarına ilişkin çıkarılan yönetmelik
ile kaçak dolum istasyonları kapandı.
Otomobillerde kullanım riski sıfırlandı” şeklinde
konuşuyor.
Otogar'da
1. 5 ton at eti ele geçirildi
Büyükşehir
Zabıtası'nı, İstanbul genelinde
tüketicinin sağlığının korunması
yolundaki çalışmaları sürüyor.
Kaçak et konusunda başarılı
operasyonlara imza atan Büyükşehir
Zabıtası, bu konudaki ihbarları
öncelikle değerlendiriyor ve kaçak et
"tüccarlarına" göz
açtırmıyor. |
 |
Son olarak Zabıta Tüketici
Bürosu'na ESADAŞ otobüs firmasının
yaptığı ihbari değerlendiren zabıta,
sözkonusu otobüs şirketinin emanet bölümüne
bırakılan çuvallarda birbuçuk tona yakın
kaçak et yakaladı. Otogar
Zabıta Amirliği ve Mezbahalar Müdürlüğü
ekipleri ile Zabıta Tüketici Bürosu
ekiplerinin ortaklaşa düzenledikleri
operasyonla ele geçirilen etlerin sahibi
çıkmadı.
Mezbahalar
Müdürlüğü ekiplerini yöneten Mehmet Kerim
Ayan, "etlerin büyük bir ihtimalle at ya
da eşek eti olduğunu" söyledi. Otogar
Zabıta Amiri Caner Öztoplar ise yaz sıcağına
rağmen otobüs bagajında et taşınmasının
halkın sağlığının hiçe sayılması
anlamına geldiğini belirtti.
Zabıta
yetkilileri ise bu tür bir girişimin kanunlara
aykırı olmasının yanında tüketicinin
sağlığı açısından tehdit oluşturduğunu
belirttiler. Operasyon sonucu ele geçirilen
menşei belirsiz etler İstanbul Büyükşehir
Belediyesi'nin yeni mezbahasında imha edildi.
Zabıta
yetkilileri, otobüs firmalarının bu tür
şüpheli bagajları Zabıta Tüketici Bürosunun
24 saat açık 513 70 85 numaralı telefonlarına
bildirebileceklerini hatırlattı ve "Bu
şekilde halkın sağlığını tehlikeye atmaya
hiç kimsenin hakkı yok. Bu tür kanun dışı
girişimlere karşı gereken hassasiyeti
göstermeye devam edeceğiz" dediler.
Zaman zaman
şehirlerarası otobüslerin yolcu bagajlarında
kaçak et taşındığı yolunda ulaşan
ihbarları
değerlendiren
Zabıta Tüketici Bürosu, Kasım 1997 tarihinde
bir yazıyla otobüs firmalarını uyarmıştı.
Bu uyarıdan sonra yapılan kontrollerde tonlarca
miktarda kaçak et ele geçirilmişti.
|