Celep
veya celebkeş denilen bu vazifelilerden yol
boyunca bir mukatta sahibinin şu veya bu
şekilde << toprak bastı veya
murûriyye>> gibi isimlerle vergi almaması
gerektiği Kocaeli, Kastamonu, Bolu, Tokat, Sivas
ve Erzurum kadıları ile naiblerine
gönderilenevâhir-i Zilkade 1182 (1-8 Nisan
1768) tarihli bir hükümden anlaşılmaktadır.
Kanunnamelerde, haklarında tafsilatlı bilgi
verilen bu görevliler (celebkeşler),
üzerlerine yazılan koyun ve sığırı
zamanında İstanbul'a getirip teslim etmek
zorundaydılar. Celebkeşlerin, istenilen
miktarda koyun ve sığır getirmedikleri kadı
ve muhtesip tarafından araştırılırdı.
Şayet tamam getirmişlerse ellerine
<<hücret>> leri verilerik yerlerine
gönderilirlerdi.
Osmanlı
cemiyetinde kasaplık yapmak, pek arzu edilen bir
meslek gibi görülmemektedir. Bu yüzden, kolay
kolay kimse kasaplık yapmak istemiyordu. Bunun
için,mâlî durumları iyi olan bâzı kimseler,
bir nevi devlet emri ile bu vazifeye
getiriliyorlardı. Hattâ bâzen, başka yerde
ikâmet eden ve fakat durumu müsait olan
kimseler de ihtiyaç bulunan yerlerde kasaplık
yapmak üzere görevlendiriliyorlardı. Nitekim 3
Rebîu'l-Ahir 998 (9 Şubat 1589) tarihli bir
hükümde Bursa'da sâkin olan Adanalı Mehmet
adında birisinin mâlî durumu müsait
olduğundan İstanbul'a kasaplık yapmak üzere
gönderilmesi Bursa kadısından istenmektedir.
Kasaplık yapacak
olan kimselerin güvenilir ve emin olmaları
gerekiyordu. Bunun için din farkı
gözetilmiyerek herkesin bu durumda olmasına
dikkatçekiyordu. Nitekim 9 Cemaziyelevvel 1171
(8Ocak 1757) tarihli bir fermandan
anlaşıldığına göre yahudi kasaplar ile
yahudilerle ilgili yiyecek vs. gibi şeyler satan
esnafında güvenilir kimselerden seçilmesi
gerekiyordu.
Osmanlılarda,
günümüzde olduğu gibi modern salhâneler
bulunmamakla beraber, hayvan kesimenin mutlaka
sur dışındaki salhânelerde yapılması
gerekiyordu. Sağlık ve şehrin temizliği
bakımındanböyle bir çareye baş vurmak
zaruriyeti vardı. Bu maksatla, şehir içinde,
sokak ve mahalle aralarında hayvan kesmek
yasaktı. Bâzı kimseler ve özellikle
yahudilerin İstanbul içinde hayvan kesip halka
sattıkları görüldüğünden bunlara mâni
olunması, koyunların Yedikule salhânelerinde
kesilmesi ve emre itaat etmeyenlerin de
cezalandırılması İstanbul kadısından ve
dolayısıyle onun bu konudaki yardımcısı olan
muhtesipden istenmektedir.
Kasapların, eti
hangi fiyata verecekleri ve bu fiyatların ne
zaman tesbit edileceği de kânun-nâmelerde
belirtilir. Buna göre ete narh koymak işi
senede üç veya dört sefer yapılmaktadır.
Bununla beraber bu durumun daha sonraları
değiştiği ve senede bir narh tatbik edildiği
görüldüğü gibi, senede yaz ve kış olmak
üzere iki sefer narh tesbiti de
vukubulmaktadır.
Kasaplar, narhtan
ziyade satamayacakları gibi koyun ve keçi etini
de birbirine karıştırmamak
mecburiyetindedirler. XVII.asra âid bir eserde
koyun eti satan kasapla keçi eti satan kasabın
ayrı ayrı olması, buna riayet etmeyenlerin de
muhtesip tarafından gözetilmesi gerektiği
bildirilmektedir. Bununla beraber
kanun-nâmelerde, sadecekoyun ve keçi etlerinin
birbirine karıştırılmaması ve fiyatlarının
da farklı olması gerektiği söylenmekle
yetinilmiştir.
Mesleklerinden
dolayı kasaplarla yakın ilgisi bulunan esnaf
teşkilatlarından biri de lokantacılardır.
Bunlar daha önceki devirlere âit bütün hisbe
kitaplarında belirtildiği gibi, Osmanlılarda
da muhtesibin faaliyet alanı içine
girmekteydiler.
Kânun-nâmelerde,
lokantacıların kimleri çalıştıracakları ve
kullanacakları kap-kacaklarının temizliği
gibi konular üzerinde ehemniyetle
durulmaktadır. Barkan tarafından
neşredilen<<İhtisâp
Kânun-nâmesi>>nde bu konuda şöyle
denilmektedir: <<Aşçılar ve başçılar
ve büryâncîlar ve börekçiler fi'l-cümle
ta'âm pişirüp satanlar eyü pâk bişürenler
ve kapların pâk su ile yuyanlar ve pâk bez ile
silenler ve bir kerre çanak ve tabak yudukları
su ile tekrar bir çanak ve bir tabak dahi
yumayanlar. Ve kazanların kalaysız ve
kepçelerin kalaysız dutmayanlar, vaktiyle
kalayladalar. Muhalefet edenleri muhtesip, kadı
ma'rifetiyle döge, cerime almaya.>> Aynı
Kânun-nâmenin bir başka maddesinde de
yemeklerinnasıl pişirileceği, fiyatlarının
ne olacağı ve müslüman lokantaların da
kâfir bulundurulamayacağından bahsedilir.
Muhtesib ve kesi gerektiği
bildirilmektedirOsmanlı döneminde 'suriçi'nde
et kesilmesi yasaktı
Muhtesipzaruri
gıda maddesi olarak kabul edilen etin
'temini" ve halka ucuz ve nitelikle olarak
ulaşmasına özel önem veriliyordu. nde
hijyenik kurallara uyulaması gözetilirken,
devletin hayvan kesiminden gelir elde etmesi de
sözkonusuydu. Bu sebepten, muhtesip bu konunun
takibiyle görevliydi, kesilen ve eti satılan
sığır başına da 20 akçalık bir vergi
alıyordu.
Osmanlı devlet
yönetimi, özellikle İstanbul'un et
ihtiyacının düzenli bir şekilde
karşılanmasına büyük önem veriyor ve bunun
için de celep ya da celep keş diye
isimlendirilen kişileri vazifelindiriyordu.
Celepkeşler, şehir halkının et
ihtiyacınıgiderecek oranda koyun ve sığır
getirmekle yükümlüydüler. Bir anlamda devlet
görevi yaptıkları için de koyun ve
sığırları getirirken geçtikleri bölgelerde,
diğer tacirlerin aksine, "ayakbastı"
vergisi ödemiyorlardı.
Konuyla ilgili
Osmanlı kanunnamelerinde, celepkeşler hakkında
detaylı bilgiler verilmektedir. Prof. Dr. Ziya
Kazıcı'nın Osmanlılarda İhtisap Müessesesi
adlı kitabında belirttiğine göre, bu
kanunnamelerde, "celepkeşler, üzerlerine
yazılan koyun ve sığırı zamanında
İstanbul'a getirip teslim etmek
zorundaydılar."
Ocak 1757ip teslim
etmek zorundaydılar." Celebkeşlerinı
getiripEğer eksiksiz olarak istenilen koyun ve
sığırı "hücret"leri verilir veBu
sıkı denetim mekanizması yüzünden,
kasaplıkdeğildiKimse kolay kolayDevlet, halka
yönelik bu hizmette bir aksama olmaması için,
mali durumu yerinde olan bazı kişileri
"devlet emri" ile göreve getiriyordu.
Bazeninduyulandiği oluyordu.
Et doğrudan
halkın sağlığını ilgilendirdiği için,
Osmanlı'da kasaplık yapacak kişilerin
seçiminde de titizlik gösteriliyordu. çok
uluslu bir devlet olan Osmanlı'da din farkı
gözetilmeden nitelikte olmasına dikkat
ediliyordu. r fermandan anlaşıldığına göre
"Y "isteniyordu. (mezbaha)muyordu; ama
hayvan kesimizorunluluğa gerek duyuluyordu.ndan
dolayıarında hayvan kesmek yasaktı. Osmanlı
araştırmacılarından Prof. Dr. Ziya Kazıcı,
"Bazı kimseler ve özellikle
Ynındiğine" işaret ediyor.
Kasaplarınkanunnamelerde
(fiyatı devletin belirlemesi) uygulandığı da
olmuştur.
belirlenen
fiyatın üzerinde satış yapamayacakları
gibizorundaydılarO dönemle ilgili eserlerde,na
özellikle önem verildiği ve bu konunun
muhtesip tarafından denetlendiği belirtiliyor..
Bu esnaf teşkilatı da daha önceki dönemlerle
ilgili kitaplarda anunnamelerdeehemmTarihçi
Ömer Lütfi Barkan'ın yayınladığı
kanunnamelerde daihtisap in Kasaplık zor
meslekti!edilen etin "bunun için de celep
ya da celepele"
|